Zor

Annesizlik ve / veya babasızlık zordur. Sevilmemek zordur. Aldatılmayı hazmetmek zordur. Güven bir defa bir sebeple yittikten sonra tekrar güven duymaya çalışmak zordur. Tek başına ayakta kalmak zordur. Düşünce ayağa kalkmak zordur. Elinden tutan birinin olmaması veya elini tutmuş olanı kaybetmek zordur. Derdini veya meramını adam gibi izah edememek zordur. Görüşlerinden dolayı yargılanmak, ötekileştirilmek veya anlaşılmamak zordur. Aç kalmak zordur. Nefsini törpüleyip, insiyaki olarak yapmak istediğin şeylerden kaçınmak zordur. Rekabet zordur, rakibine saygı duymak veya kazandığında hazımlı davranıp tebrik etmek zordur. Mucize aramamak, eldekiyle mutlu olmak ve şükretmek zordur. Kalbini temiz tutmak, gönül hanene fesat bulaştırmamak zordur. Parasızlık zordur, parasızlıktan kaynaklı sağlıktaki, eğitimdeki veya sosyal alandaki imkanlara erişememeyi deneyimlemek ve bu durumu kabullenmek zordur. Tembellik etmemek zordur. Yüzeysel olmamak zordur. Kemiği olmayan dili zapt edip patavatsızlık veya dedikodu etmemek zordur. Kıskanmamak zordur. Vefalı olmak, gönül almak, vicdanlı davranmak zordur. Yetime, öksüze, doğaya, hayvana sahip çıkmak zordur. Zayıfa zarar vermemek zordur. Başkasının derdini yargısız dinlemek, destek olmak, destek olduktan sonra onu zayıf / zaaflı görmeyip bilgiçleşmemek zordur. Alay etmemek, laf sokmamak, kalp kırmamak, haktanır olmak zordur. Sır saklamak zordur. Çalışmak, ürettiğini azımsamamak, yaptığından memnuniyet duymak zordur. Ölümden korkmamak zordur, ölüm acısı deneyimlediği halde insan olmanın doğası gereği bir süre sonra kendisinin de bir gün mutlaka öleceğini unutarak yaşam amacını idrak etmeksizin yaşamak zordur.

Bu liste daha çok uzatılabilecek olsa da yaşamakla mükellef olduğumuz hayatlar o ya da bu şekilde zor unsurlar içerir. Bazı davranışlara maruz kalmak veya onlardan kaçınmak, bazı duyguları deneyimlemek veya onlardan noksan kalmak, bazı düşünceleri taşımak veya onlardan kaçınmak zor olarak tabir edilebilir çünkü çoğumuz gündelik hayatın karmaşası, temposu ve dayatmaları içerisinde varoluş sebebimizi sorgulamayı akıl etmeyiz. Günü zar zor çeviren ya da tam tersine günün keyifli sarhoşluğuna kapılan pek çok kimse varlığının tanımını daha ileriye taşımak zorunda olduğunu, bu sayede bireysel tekamülüne hizmet edeceği kadar kolektifin de bilinç seviyesinin değişmesine ve yükselmesine yardımcı olacağını idrak etmez.

Önceki hayatlardan kaynaklanan bilindik kalıplara sığınmak bu yaşantıda bireyde adeta güvenli bir yuvada olma hissiyatını uyandırırken, bir süre sonra o yuvanın hiçbir huzurunun kalmaması, kişinin çokça acıyla çok sınanması ona hayatın gereksiz yere zor olduğunu düşündürtür. Oysaki zor olan geçmişe olduğu gibi takılıp kalmak, kendi kendini kandırmak, bu döngüden nasıl çıkacağını bulamamaktır.

Bütün din önermeleri ve yaptırımları, felsefi görüşler ve uygulanmakta olan her türden enerji pratiği temelde daha iyi bir insan olmaya, şifaya ve hayatın daha iyiye gitmesine odaklanır. Ancak “daha iyiye doğru yol almak” hayattaki zorlukların yok olması demek değildir zira genel yanılgının aksine, bu zorlukların hiçbirisi tesadüfi değil, sürekli gelişimin kasıtlı birer parçasıdır. Her türden güçlük, bireylerin önüne hayat içerisinde farklı zamanlarda çıkan, atlanılması mecburi ve atlandıkça da ruhun idrakini, becerilerini ve ahlaki melikelerini artıracak türden faydalı engeller ve sınavlardır. Asıl zor olan ise büyük plan içerisinde ruhun amaçsız yaşadığını veya yegâne amacının güçlükten kaçınmak, mutlak mutluluğu bir gün yakalamak olduğunu sanmasıdır. Böylesi bir sanrıya kapılan ruh, mücadele etmek yerine denk geldiği her türden çetrefili sadece “zor” diye damgalar ve tekâmül amacını aramayı, kendisinin daha iyi bir versiyonuna doğru evrilme çabasını koy verir. Oysaki zor olan hayat tarafından kandırılmaksızın sürekli hakikati aramak, onu arama hevesinden ve cesaretinden asla vazgeçmemek, mutlak mutluluk peşinde koşmak yerine hayat denilen oyunda çabalar ve hür olmaya odaklı kalmaktır.