Rüya 3

“Anne ben Gofret’i alıp İstanbul’a getireceğim, müsaadenle” dedi kız. Annesi şaşırıp, Gofret kim diye sorma gereği bile duymaksızın “Kızım kendi evin varsa adadan istersen 40 tane kedi al getir, yoksa ben bir kedi mesuliyetini daha üzerime alamayacağım, kusura bakma. Ayrıca, o hayvanın adı Mırmır” diye kestirip attı. Kız sinir olmuştu, erkek arkadaşı ise Ayşe Hanım’ın nasıl bir inatçı Oğlak olduğunu bildiği için kıza “Alttan al” gibilerinden işaretler yapıyordu. Duyduğu yanıtı umursamadığını belirtecek şekilde “Orası benim de evim, kimi getireceğimi sana sormayacağım. Bilgin olsun bugünden itibaren de o kedinin adı Gofret, Mırmır değil!” deyip, hiddetle kapattı.

“Ya Ayşe Hanım’a sormayacaksan kime soracaksın ki? Neden annene bu kadar çıkıştın? Kediyi nasıl alıp götüreceksin şimdi?” diye sordu erkek arkadaşı. Kız sorunun ne kadar haklı olduğunu bildiği halde “Burada bırakayım da kışı çıkartamasın değil mi? Götüreceğim bir şekilde işte…” diye omuz silkti. İkisi de Ayşe Hanım’ın nasıl bir çetin ceviz olduğunu bildikleri için bu konuda daha fazla akıl yürütmek istemediklerinin farkına vardılar. Tüm bunlar konuşulurken Gofret sanki gidecekmiş gibi Ardıç Sokağı’na bakan evin ana kapısının önüne dikilmişti. “Dışarı gitmek istiyor sanırım…” dedi genç adam. “Çişi gelmiş olabilir çok su içti. Biraz başında durup ihtiyaç gidermesini sağlayalım sonra yine eve sokarız” diye önerdi kız.

Kapı açılınca Gofret hiç arkasına bakmaksızın karşı apartmanın topraklık alanına doğru yöneldi. Bir kısmı beyaz bir kısmı siyah olan upuzun tekir bıyıklarını yerleri koklarken toprağa değdiriyordu. Kız da onun hemen arkasında merakla ne yapacak, bir yere kaçacak mı diye izlerken Gofret hacetini yaptı ve sonra da toprakla dışkısını örttü. Bir an için kızla göz göze geldiler ve Gofret ona “Hoşça kal” dercesine bakıp, ardından Nar Çiçeği sokağına doğru yürümeye başladı. Kız seri bir şekilde arkasından gidip onu elleriyle zayıf karnından kavradı ve “Öğretmenler Lojmanı’na doğru yürüdüğünü görüyorum ama eski annen maalesef artık orada değil… Seni bırakmak gibi bir eşeklik ettiği için de sen artık benim kedimsin ve böyle alıp başını gidemezsin. Bir de aklında olsun ismin artık Mırmır değil Gofret” dedi.

Gofret kızın dediklerini anlamışçasına kulaklarını dikmiş ve direnç göstermemişti. İstese çevik bir şekilde fırlayıp, kaçabileceğini ikisi de biliyorlardı… Kim bilir belki o da kıza gösterilen rüyanın aynısı bir gece görmüştü ya da görmediyse bile kızın kararlılığını sevmiş, onunla kalmayı denemek istemişti. Konunun bu kısmı tamamen bir muammaydı… Eve geri girerlerken erkek arkadaşı “Başına bela mı açtım yoksa benden sana ömürlük güzel bir hatıra mı bıraktım bilmiyorum ama bence seni sevip, kabullenecek bu vahşi cüce…” dedi. “Hatıra mı? Yine bir yere mi gidiyorsun ki?” diye tedirginlikle sordu kız. “Yok canım lafın gelişi dedim, her şeye takılma bu kadar” diye yanıtladı adam.

Hafta sonu Gofret’in Ayşe Hanım’a nasıl kabul ettirileceği konusunda kafa patlatarak, çokça makara yaparak ve dahiyane planlar tasarlayarak soğuğa da pek aldırmaksızın, çok neşeli ve hızla geçip gitmişti. Artık şehre dönmeleri gerekiyordu. Adadan yerli hayvan çıkartma yasağına takılmaması için, Gofret eski hasır bir çamaşır sepetinin dibine bolca çarşaf serilerek, üzerine oturtulmuş ve sepetin kapağı da kapatılmıştı. Can iskele görevlilerine bir tatlılık olsun ve bu sayede de kontrole takılmaksızın geçip evlerine dönebilsinler diye Bahar Pastanesi’nden vişneli çikolatalı pasta almıştı.

Kız istemeye gidiyormuşçasına bir heyecan ve neşe içerisinde, ellerinde Gofret’i sakladıkları eski çamaşır sepeti ve rüşvet pastasıyla birlikte iskelenin yolunu tutmuşlardı. “Tüm operasyon bende. Cevapları ben vereceğim ve tereyağından kıl çekercesine Gofret’i bu adadan çıkartacağız” demişti Can. Her zamanki menfiliğiyle kız dayanamamış ve “Ya miyavlar ve sepette olduğunu anlarlarsa?” diye sormuştu. “Bu pastayı boşuna almadık yavrum. Tatlı yerlerken, tatlı tatlı konuşarak hep beraber gideceğiz işte” diye yanıtlamıştı Can. Kim bilir kız bu cevaba içinden itiraz bile ettiyse, dışından bir şey dememiş, konuşma da uzamamıştı.

Turnikelerden geçmezden evvel Can mültefit bir tavırla “Memur Bey kutlama için almıştık ama yenilmedi. Bu zorlu kış gününde içinizi ısıtır, arkadaşlarla beraber çayla yersiniz” diyerekten pastayı ikram etti. Kız elindeki kapağı kapalı sepetin dibinde yolculuğa çıktığından haberdar veya habersiz bir şekilde oturmakta olan Gofret’in sesinin çıkmıyor oluşuna şükrederek, hızla turnikelerden sıvışmaya çalışıyordu ki tüm iskeleyi çınlatan bir “Mauvvv” sesi duyuldu. Kız korkuyla yutkundu ve bir an için dona kaldı. Mırmır’ın ayrılmakta olduğu adasına veda etmek maksadıyla zikrettiği son sözcükler duyan herkes adeta saygıyla sus pus olmuştu…

Devam edecek… Rüya 4